Çocukluğumuzda okumak için bir dergi ya da kitap bulmak zorken, bulunduğumuz zamanda bu tür yayınlara ulaşmak kolaylaşmıştır. Hiç unutmuyorum bankaların aylık dağıttığı dergilerden alabilmek için arkadaşlarımla bankaları ziyaret ederdik. Kuşe kâğıdına basılı renkli bu dergileri okumak, içindeki bulmacaları çözmek büyük bir zevkti. Belki de zor ulaşmamız nedeniyle bu dergileri okumak çok kıymetliydi. İlçemizde bulunan kütüphaneye ilk gidişim yine bir banka ziyareti sonrasında olmuştu. Hatırlıyorum da biraz ürkek, biraz çekingen gittiğim kütüphanede, bir masanın etrafında dört siyah sandalye, siyah ve ziftli taban döşemesi, ahşap rengindeki raflara dizilmiş birçok kitabın bulunduğu karanlık bir hava hâkimdi. Kitaplar ise özel ciltlenmiş kalın mukavva kapakları ile kaplıydı. Kütüphane memuru ne istediğimi sorduğunda afallayıp kalmıştım. Kendimi toparlayıp bir hikâye okumak istediğimi söyledim. Memur benim ilk gelişim olduğunu davranışlarımdan anlamıştı. Bana Ömer Seyfettin’in Pembe İncili Kaftan kitabını vermişti. Memurun sayesinde her hafta bir Ömer Seyfettin kitabını okuma şansına sahip olmuştum.
Ömer Seyfettin’in bu kitapları yazarken hangi duygu içinde olduğunu, kendisinin yaşadığı olaylara kitaplarında yer verip vermediğini hep merak etmişimdir. Çocukluğumda okuduğum bir kitabın yazarı ile tanışamamak içimde bir ukde olarak kalmıştır. Çocuk ve gençlerimizi okuduğu kitabın yazarı ile buluşturarak onlara yeni bir hayal dünyasının kapılarını açabiliriz. Çocuklarımızın hayat okyanusunda yollarını bulmalarına yardımcı olmak istiyorsak, onları fener vazifesi görecek kitaplarla ve yazarları ile tanıştırmalıyız.
Lytton’un ifade ettiği gibi “İyi bir kitap gerçek bir hazinedir.”Bu hazinenin kaynağı ise kütüphanelerdir. Fatih Sultan Mehmet’in “Bir şehirde en önemli üç şey: kanalizasyon, hamam ve kütüphanelerdir. Kanalizasyon şehrin kirini, hamam bedenin kirini, kütüphaneler de ruhun kirini temizler.” ifade ettiği gibi ruhları temizleyecek ideal kütüphaneleri şehirlerimizde, okullarımızda kurmalıyız.
Alberto Manguel’e göre, “İdeal kütüphane; hem sanaldır hem maddi, her teknolojiye, her muhafazaya, metnin her tezahürüne izin verir. Kolayca erişilir. Okur ile kitaplar arasında yüksek merdivenler, kaygan gezinti yerleri, kafa karıştırıcı kapı çokluğu, caydırıcı bekçiler yoktur. İdeal kütüphanenin, rahat ama destek verici koltukları, tercihen pürüzsüz deri üstlü büyük rahat masaları, elektronik donanım için prizleri ve yumuşak tek kişilik ışıkları olmalı. İdeal kütüphane haritaları, resimleri, nesneleri, müziği, sesleri, filmleri ve fotoğrafları da toplar. Haritası, kataloğudur. İdeal kütüphanede yiyecek, içecek ve fotokopi makinelerine kolayca ve bolca erişim vardır. Hem gözden uzaktır hem de halka açıktır, hem mahremdir hem de toplumsal ilişkiye açıktır, meditasyon ve diyalog için yapılmıştır. Bitmek bilmeyen, hep yenilenen bir antolojidir, kapanma saati yoktur. Fiziksel görünüşü, aynı zamanda entelektüel yapısıdır. İdeal kütüphanenin mimarı öncelikle ideal bir okurdur.”
Çağımızda ideal bir kütüphane o şehrin kültürel mirasını yansıtan ve kullanıcıların kendini evinde hissedecekleri mimari tasarıma sahip olmalı. İdeal kütüphanelerin içerisinde, podcast kayıt stüdyoları, oyun geliştirme laboratuvarları, otomatik kitap alma sistemleri, çeşitli teknolojik donanımlar, basılı ve dijital yayınların bulunduğu, kitap kontrol için kiosklara, kullanıcılar için sosyal alanlara yer verilebilir. Kütüphanenin yapısında kullanılacak malzemelerin sürdürülebilir ve ekolojik olması da dikkat edilmesi gereken hususlar arasında yer almalıdır. Tasarımı ile cazibe merkezi haline getirilecek kütüphanelerle, burada geçirilen zamanın artırılması sağlanabilir.
Yerel yönetimlerimiz yukarıdaki hususları göz önünde bulundurarak şehirlerine özgün bir kütüphane açabilir. Okullara ise özgün tasarıma sahip kütüphaneler kurabilirler. Bu konuda ilçeler arasında en çok kütüphane kuran ve farklı içeriğe sahip Selçuklu Şehir Kütüphanesinin yapımına başlayan Ahmet PEKYATIRMACI’nın başkanlığını yaptığı Selçuklu Belediyesini örnek gösterebiliriz.
Kütüphanelerin yaşayan mekânlar olması için etkinlikler planlanabilir. İçerisinde yazarlık atölyesi, yazar söyleşileri, panellerin olduğu, her yaştan insanı bir araya getirecek kitap fuarları organize edilebilir.
Salgın sürecinde yazar buluşmaları çevrimiçi yapılarak birçok insanın evlerinde etkinliklere katılımı sağlanabilir. Özellikle öğrenci seviyelerine uygun olarak seçilen kitapların okutulduktan sonra kitabın yazarı ile öğrenciler çevrimiçi buluşturulabilir.
Bulunduğumuz sürecin geçmesini beklemek yerine, teknolojik gelişmeleri kullanarak çalışmalarımızı sürdürmeliyiz.
Unutmayalım ki gelecek, geçmişi ve ânı okuyup analiz ederek harekete geçenlere ait olacaktır.