Murat Kılıç

Murat Kılıç

Öğretmenliğimin ilk yıllarında çalıştığım köylerde çocukların hayvanlarla iç içe yaşadığını ve onları aileden biri olarak gördüklerini gözlemlemiştim. Çocuklar; evlerindeki inek, köpek, kedi, keçi, koyun ve tavuklarına varıncaya dek birer isim takmışlardı. Bunlarla yetinmemiş türe özgü özellikleri öğrendiklerine de tanık olmuştum.

“Öğretmenim, dikkat edin Sarıkız (İnek) yeni gördüğü kişilere karşı biraz huysuzluk yapabilir.”

“Öğretmenim, Karabaş havlar ama kimseyi ısırmaz.”

“Öğretmenim, biliyor musunuz? Duman (kedi) benimle konuşur.”

“Öğretmenim, Paçalı her zaman açtır. Karnı hiç doymaz. Sabah ötünce mutlaka dinlemelisiniz.”

“Öğretmenim, dördüncü kardeşim o benim. Adı Pamuk (koyununa verdiği isim).

“Öğretmenim, Kınalı beş defa havada takla atabiliyor.”

“Öğretmenim, biliyor musunuz? Helikopterleri Yusufçuk böceğini örnek alıp yapmışlar.”

Bunlar gibi uzayıp giden, sahipliği bildiren bir sürü cümleyi çocuklardan duymuştum. Ancak ne yazık ki her geçen gün doğallıktan uzaklaştığımızı da görüyorum. Sanal dünyanın esiri haline gelirken onlara öğretici olabilecek hayvanların dünyasını sunmayı göz ardı ediyoruz. Çocuklar için hayvanlar bir aile ferdi olmanın yanında önemli bir öğrenme aracıdır da.

Çocukluktan itibaren hislerimizi anlayacak varlıklara ihtiyaç duyarız. Onlara sahipleneceği bir hayvanla bu ihtiyacı giderebiliriz. Bununla birlikte edindiği hayvanların hoşlarına giden özellikleri kendilerine atfetmektedirler. Bizler çocuklarımıza her hayvanın olumlu özelliklerini tanıtmalıyız. Çocuklar hikâyelerdeki, çizgi filmlerdeki, kıssalardaki hayvanlarla kendilerini özdeşleştirmektedir. Hangi hayvan olmak isterdiniz diye sorarsanız; aile ferdi olmuş evcil hayvanını, hikâyelerde ya da çizgi filmlerde etkilendiklerinin ismini seçtiğini görebiliriz. Walsh tarafından yapılan bir araştırmada evcil hayvan sahibi olan bireylerin sosyal iletişimin daha da arttığı görülmüştür. Hayvanlar sevgi ve şefkatin oluşmasında çok etkili olabilir. İnsanların yalnızlığını gidermede, yaşamlarına yön vermede etkileri yadsınamayacak kadar çoktur. Yapılan bazı araştırmalar ise evcil hayvanların alerji, astım ve obeziteye yakalanma riskini azaltmada pek çok faydaları olduğunu göstermektedir.

Japonyada yapılan bir çalışmada insanlar bir kediyi eliyle okşayıp, sevdiği zaman beyindeki oksijen taşıyan hemoglobin miktarı arttığını görmüşlerdir. Araştırmacılar, kedi sevmenin, okşamanın beyni olumlu yönde uyardığını söylemişlerdir. Hayvan türleri içinde özellikle köpeklerin, atların, yunusların; travma sonrası stres bozukluğu, uyum sorunu, depresyon, anksiyete gibi problemlerle karşılaşan insanlara karşı bir terapi işlevi yürüttüğünü görürüz. Aslında hayvanlar sadece çocuklar için değil; tüm yaştaki bireyler için stresi azaltıcı, sevgi duygusunu artırıcı etkiye sahiptir. Bununla büyüyen çocukların motivasyon ve dikkatlerinin yüksek olduğu; motor ve bilişsel yeteneklerinin ise geliştiğini yapılan çalışmalarda görmekteyiz.

Birçok belediyemiz tarafından hayvanları koruma günü ile etkinlikler yapılmaktadır. Yapılan bu aktivitelerin sürdürülebilir olması için çiftlik kampları kurulabilir. Buralarda inek, keçi, koyun, köpek, kedi, at, eşek, tavuk, horoz gibi hayvanlar bulundurulabilir. Çocuklar aileleri ile bu kampta bir gün misafir edilerek hayvanların bakım ve sorumluluklarını üstlenerek çalışmalarda bulunabilirler. Böylece belediyeler okullarda küçük hayvanların yaşayacağı alanları oluşturarak çocukların onlarla daha çok vakit geçirmesini sağlayarak sorumluluk bilincinin gelişmesine katkı sunabilir.

France’nin “İnsan ruhunun bir parçası, hayvan sevgisini tadana kadar uyanmaz.” İfade ettiği gibi uyanık, merhamet dolu ruhlar yetiştirmek için çocuklarımıza hayvan sevgisini yaşatmalıyız.

  • Beğen
YORUM YAZIN