ŞEHİRLERİN EFENDİSİ
23.01.2021 - 16:23

Mükremin Kızılca

Mükremin Kızılca

Mekke şehrini kutsamak için sonuna Mükerreme / kerametli eki, Medine’yi kutsamak için sonuna Münevvere / nurlu eki ve Kudüs’ü kutsamak için de sonuna Şerif / onurlu gibi sıfat tamlamaları konmaktadır.

Bizim ve bütün dünyanın gözbebeği İstanbul’u kutsamak için de Müslüman Türklerin fethinden sonra birçok sıfat tamlamaları yapılmıştır.

Evet, Müslümanların Hicaz ve Haremeyn de denen Mekke ve Medine’den sonra üçüncü kutsal şehri Kudüs’tür.

İstanbul ise dördüncü sırayı alan kutsal şehrimizdir.

Adı hadis-i şerifte “Kostantıniyye” olarak geçen şehir, daha sonra aynı kökten Konstantinopolis - Kostantin’in şehri olmuş biraz daha değişerek de Stambol, Stinbol ve sonuçta İstanbul olmuştur.  Anlamı, Konstantin’in kurduğu şehir demektir.

İstanbul kelimesi yeni değildir, 1600’lü yıllarda yazılan tarih kitaplarında da aynen “İstanbul” olarak yazılmaktadır.

İstanbul’un eski bir ismi de Bizans kelimesinin de kökü olan Bizantion’dur.

***

Daha sonraları yani fetihten sonra asıl adı yerine Sadabad, Dersaadet / mutluluk kapısı, Darussaltanat / saltanat merkezi, Darulhilafet / Hilafet merkezi, Deraliyye / yüce kapı, Dergah-ı Mualla / yüce dergah, Südde-i Saadet / mutluluk yeri, gibi adlar kullanılmıştır.

Osmanlı döneminde İstanbul’daki merkez komutanına İstanbul Ağası, Baş Kadıya da İstanbul Efendisi denirdi.

Nihayet şehrin 28 Mart 1930’da çıkarılan Türk Posta Hizmet Kanunu ile “İstanbul” olarak tescillendi. 

Bu kutsal şehrimiz kutunu ve kutsiyetini peygamberî bir müjdeyle, fetheden komutan ve askerlerinin övülmesinden almaktadır.

***

Fatih Sultan Mehmet Han hazretleri İstanbul’u fethederken dünyada ilk defa en modern toplar ve tüfekler kullanıldı. Petrole dayalı Neft Bombaları icat edildi.

Fatih hazretleri İstanbul fethine girişmeden önce arkadan gelecek bütün oyunları bozdu. Bunun için Avrupalı Hristiyanlardan kızlar gelin alındı, Asyalı Türk Beyliklerine ise kızlar gelin edilerek akrabalık bağları kuruldu.

O sırada Osmanlılar kendilerini en çok uğraştıran Karamanoğullarıyla derin akrabalık ilişkileri kurdular, hatta diyebiliriz ki Yıldırım Bayezid Han merhum ile Alaeddin Bey arasında 1396’da yapılan Karamanoğullarını Osmanlılara bağlayan anlaşmayla beraber kurulan sıhriyet  / hısımlık bağları neticesinde bu tarihten sonraki bütün Karaman Beyleri Osmanlı torunudur. Yani Karamanoğullarının ikinci yarısını teşkil eden tarihlerindeki bütün beyler Osmanlı Sultan Gelinlerinin çocuklarıdır.

Şehirlerin Efendisi İstanbul’un fethinde dünyada ilkler denecek çok şeyler uygulamaya konmuştur.

Tarihi yarımadaya başta dışarıdan gelebilecek Ceneviz gemilerinin önlenmesi için Galata ile Sarayburnu sahili arasına dev zincir çekilmiş ve Bizans’a yardım getiren hiçbir gemi “Tarihi Yarımada” alanına girememiştir.

 1453 yılında 51 günlük kuşatmadan sonra fethedilen İstanbul sadece bugünkü surların içini kapsıyordu. Eyüp ve Galata yani bugünkü Karaköy, Beyoğlu ve Beşiktaş ayrı bir kasabaydı.

Buna göre Beyoğlu’ndan hazırlanan gemiler yağlı ağaçlar üzerinden kaydırılarak Haliç sularına indirilmişti.

İstanbul’un kutsiyetine bazı ayetlerden de işaretler çıkarılmıştır:

“Mecmau’l-Bahreyn” - İki denizin buluşma noktası (Kehf 60) adıyla kutsal kitabımızda atıfta bulunulur.

“Fî Edna’l-ardı” - Denize en yakın yerde (Rum 2) ayetiyle kast edilen kent İstanbul Üsküdar denmiştir.

 “Beldetün Tayyibetün”  / Ne güzel bir beldedir.  (Sebe 15) ayetinin İstanbulu anlattığı ifade edilerek bu ayeti İstanbul fethine tarih düşürmüşlerdir. (857/1453)

***

Şehirlerin efendisini anlamak için Ayasofya Camii Vakfiyesini anlamak gerekir:

90 yıldır hiç gündemden düşmeyen Ayasofya nihayet tarihi, bir kararla 2020’de tekrar ibadete açılmıştır. Ayasofya Camii ile alakalı Fatih Sultan Mehmet Han merhumun 1490’ta tanzim edilen Vakfiyesinin aslını şahsen BOA’dan satın aldım.

Aslı 65 m. 30 cm, ceylan derisine fasih bir Arapçayla yazılmış olan ve 141 sayfada tamamlanan vakfiyeyi günümüz Türkçesine çevirmeye başladım.

Ayasofya / Azize Sofya Kilisesi Bizans İmparatoru I. Justinianus (Kostantin) tarafından, 532-537 yılları arasında peygamberimizin (sav) doğumundan 35 yıl önce, İstanbul'un tarihî yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa ettirilmiş patrik katedralidir.

Kostantin, bugün bile dünya envanterinde ilk sıralarda yer alan bu muhteşem eseri bitirince üzerine mal etmişti.  

Hiçbir üst kiliseye bağlı olmayan Ayasofya sadece kralların mülkü olarak geçiyordu ve Fatih merhum da cami olarak üzerine tapu ettirip adı geçen vakfiyeyi yazdırmıştı.

 

  • Beğen
YORUM YAZIN