MERHUMU NASIL BİLİRSİNİZ?
29.03.2021 - 11:12

Mükremin Kızılca

Mükremin Kızılca

Allah rahmet eylesin!

Hakkınızı helal edin!

Helal olsun!

Daha dün beraberdik, o köşedeki çay ocağında ikişer bardak çay içmiştik.  

Rahmetlinin hiçbir hastalığı yoktu, çok sıkı giyinir, hasta olmamaya çalışırdı, en büyük hastalığın ruh sıkıntısı yani üzülmek ve düşünmek olduğunu söylerdi, stresin sigaradan daha zararlı olduğunun bilincindeydi.

Merhum istikamet üzere bir Müslümandı, farzların ve haramların farkında ve uygulamasındaydı. Hiçbir topluluğa kayıtsız ve şartsız bağlanmaz ama İslami çizgideki her toplulukla içli dışlı ve hemhal olan bir yapısı vardı.

Merhum kimsenin kalbini kırmaz, ilk karşılaştığı kim olursa olsun selam vererek tebessümü yüzünden eksik etmezdi.  

Bana geçen ay görüştüğümüzde - ki Allah’ın takdiri o son görüşmemiz oldu- şöyle demişti: Biliyor musun, hiç ev halkı ev dışındaki arkadaşlarına yaptıkları nazik ve candan yaklaşımları hane halklarına yapmayı başaramazlar, hatta bunu başarmak için yemin de etseler başaramazlar, oysa kişinin en iyi ve hoş geçim olacağı ilk kurum ailesidir.

Rahmetli muhatabını kıracak hiçbir laf etmezdi. Parti, takım, cemaat ve tarikat bağımlısı değildi. Hele bunların karşı tarafta olan spor kulübü, parti, tarikat sahiplerini aşağı görmesine tahammül edemezdi ve her konuda fanatikler için “Bu millet gerçekten deli” derdi. 

Merhum spora değil futbolun gençleri fanatik yapmasına, saatlerce izlemelerine, önünde ve ardında yine saatlerce yorumlarla değerli vakitlerini öldürmelerine karşıydı.

Rahmetli öğrencilerin futbola ilgi duymalarına da karşıydı, zira bu durumun derslerini kesinlikle olumsuz yönde etkilediğine kani idi. Onların sadece futbol dalının genel kültürü bazında kalmalarını önerirdi. Ancak bu spora kabiliyeti olanların durumu değerlendirebilmelerine karşı değildi.

İki ay kadar önceydi, bir sabah namazı çıkışında sakallı bir hacı emmi öksürmeye başladı, rahmetli onun ardında ben de rahmetlinin ardındaydım. Bir anda, dur hacemmi tükürme! Diye bağırdı, ama hacemmi onun son kelimesi ağzından çıkmadan temizlediği boğazında ne varsa edebiyle (!) sol tarafa boca etti. Yanından yazıklar olsun bize hala namazı öğrendik amma yerlere tükürülmeyeceğini öğrenemedik diye kendi kendine söylenmeyi sürdürmüştü. O sabah camiye yakın çorbacıda beraber bir çorba içtik öteden beriden sohbet ettik, cami cemaatine yere tükürmemeyi öğretecek ve sadece o konuya has bir hutbe irat etmeli diyordu.

Saat sekize doğru vedalaşmaktayken yanımıza bir servis arabası yanaştı, kaldırımda bekleyen ait olduğu fabrika çalışanlarını alacaktı. Omuzuma dürterek dikkat et dedi, şu arkadaşlara dikkat et. Dikkatle onları izliyordum otobüslerine binmeden önce içlerinden bazıları boğazlarını temizleyerek oldukları yere tükürüyorlardı. İçlerinden şef olduğu anlaşılan bir takım elbiseli ve kravatlı olan da vardı o da aynı işlemi tekrarladı. Bak dedi bana: yere tükürmek sadece cami cemaatinin huysuzluklarından değildir, koca koca adamlar da aynı hasletle maluller.

Rahmetli iyi insandı, ardından iyi insandı dedirtmeyi başaranlar iyi insandır, İyi insan olmak kubbede hoş bir seda bırakmakla olur, İyi insan olmanın ölçüsü elbette seninle beraber yaşayanların kanaatiyle oluşan görece bir kavramdır derdi. Ama her şeye rağmen ölenlerin arkasından iyi taraflarını yad ederek iyi insandı demek çok daha yararlıdır.

 Aksi halde “Ne kendi etti rahat ne halka verdi huzur göçtü gitti dünyadan dayansın ehl-i kubur” demenin son derece hodkâmca bir tabir olduğunu söylerdi. 

Sağ iken kaç kişinin cenaze namazına katılırsanız o kadar sayıda kişi de sizin cenaze namazınıza katılır, derdi.

İmam efendinin arkasını cenazeye, önünü cemaate dönerek: merhumu nasıl bilirdiniz? Deyince arka saflardan birisinin: benim onda şu kadar alacağım vardı, istiyorum, dediğini düşünün.

Böyle bir olay geçenlerde yaşandı ve adamı neredeyse linç edeceklerdi, madem öyle de neden soruyorsunuz? Demezler mi?

 Yüce peygamberimizin borcu olanların ve hemen ödenmeyenlerin musallada namazını kılmadığı malumdur.

Bu konuda işi yapmacıktan daha gerçekçi hale getirmek ve ölen yakınlarımızın kullara ve Allah’a cc borcu olup olmadığını araştırarak zimmetini ibra etmemiz gerekir.

  • Beğen
YORUM YAZIN