Beş yüz yıldır devam eden evrensel pandemi / salgın hastalık!
Herkes vatanında otursaydı hiçbir şey olmayacaktı.
Kristof Kolomb, 1492 tarihinde Atlantik Okyanusu'nu aşarak Kuzey Amerika Kıtasına ayak basınca şahit oldu olaya. Yerlilerin ağızlarında bir şey tüttürdüklerini gördü. Bu tütmekten gelen tütünden başkası değildi.
Arapçada duman manasına Dühan deniyordu kendisine, gelen tüttürüyor, giden tüttürüyordu.
16. yüzyılın başında İslam dünyasına pazarlamasını yapan tüccarlar: bütün dertlere deva, olarak tanıtıyorlardı zıkkımı.
18. yüzyılda Osmanlı topraklarının her tarafında ve her iklimde ekimi yapılan tütün kalite ve membaına göre çeşitli isimlerle anıldı ve Osmanlılar Reji İdaresini bile kurdular. Artık devlet için de halk için de bir gelir kaynağına dönüşmüştü bu illet.
Gam ve tasaya iyi geldiği için tüttürüyoruz, diyordu tüttürenler. Ama işin aslı asla öyle değildi. Bunun ticaretini yapanlar illa da ona cazip bir taraf atfederek satışlarını günden güne artırıyorlardı.
Yetişmiş, gelişmiş ve ergen olmanın bir alameti olduğunu bile söylediler. Artık işin ucu bucağı kaybolmuş yeni nesil ben de yetiştim, büyüdüm diyerek eline alıyordu mereti.
Osmanlılara girdiği tarihten itibaren yüz yıl içinde alışkanlık öyle bir boyuta geldi ki padişah 4. Murat 17. yüzyılın başından itibaren resmen yasak koyarak yasağa uymayanları idam bile ettirmişti. Çünkü millet işi gücü bırakmış “adam olmuş olmanın” keyfini sürmek için kahvehanelerde akşamlıyor, kahvehanelerde sabahlıyordu.
Osmanlı derken tabii bulunan bütün Müslüman devletlerde de durum aynıydı.
Hocalar, âlimler, allameler, müftüler, şeyhülislamlar ve tarikat mensupları bile aynı hastalığa müptela olmuşlardı. Çok azı hariç herkesin ağzında dev lülelerde mangal kömürüyle tutuşturdukları bu zehir kaynağı tütün vardı.
Müslümanlar da, ayetler, hadisler de fetva konusunda ikiye ayrılmıştı. Bir taraf haram derken diğer taraf helal, mubah diyordu. Bir tarikat haram derken bir tarikat parası olana helal, olmayana haram diyordu. Hatta tarikat şeyhi tüttürüyorsa müritler bunu sünnet addediyor ve fazlasıyla dühan tüttürüyorlardı.
Âlimlerden aklını başına toplayan bir gurup içse bile sağlıklı bir mantıkla buna helal denemez, mekruhtur demişlerdi.
Bu sefer de o zaman ne tür bir mekruhtur? Sorusu çıktı ortaya: tenzihen mi yoksa tahrimen mi mekruhtur? Yani harama yakın mekruh mu yoksa helale yakın mekruh mu? Diye soruyordu avam-ı nas.
Halk iki arada bir derede kalmıştı. Ama İslam âlimlerinden bırak mekruh demeyi tahrimen mekruh demeyi bile içmeleri için yeterli kanıt sayan genel Müslümanlar tütünü tüttürmeye devam ettiler.
Neden içiyorsun? Dumanını yel, parasını el alır, sana da zararı kalır, dendiğinde en büyük ve önemli bahaneleri; falan hoca da içiyor diyorlardı.
21. yüz yıla kadar bu böyle devam etti.
Bu asırda zararı kesinleşince ve bütün tıp otoritelerince sağlığın baş düşmanı ilan edilince devletler de yavaş yavaş kısıtlamalar getirmeye başladılar. Bu kısıtlamalar içiciler ve satıcılara yönelikti.
Artık her yerde içilemediği gibi her yerde de satılamıyordu. Paketlerin üzerine bütün dünyada: zehirdir, öldürücüdür, süründürücüdür, gibi en korkunç sözler yazılıyordu. Dünya Sağlık Örgütü evrensel afet ilan etse de, çok yakında pandemik hastalıklardan sayılacak olsa da topluma önder niteliğindeki kişilerin (öğretmen, doktor, polis, hacı, hoca gibi) kullanmaya devam etmesi halkta da hızın kesilmemesine neden olmaktadır.
2019 yılında Müslümanlar bakımından çok önemli bir olay yaşandı: bir kahraman D. İ. Başkanı çıkıp: tütün ve tütün ürünleri kesinlikle haramdır, dedi. Hatta bundan böyle tütün kullananlar imamete geçemeyecekler, diye noktayı koymuştu.
D. İ. Başkanı Ali Erbaş: “Sigara haramdır, İnsanın bedeni mukaddestir. Bedeni beş açıdan korumak gerekiyor. Dinini korumak, aklını korumak, malını korumak, nefsini korumak, yani canı korumak, bir de nesli korumak. Sigaranın sadece birini bile korumaya engel olsa, bu bile haram olması için yeterli. Kaldı ki beşine de zararı var. Dine zararı var, akla zararı var, mala zararı var, cana zararı var, nesle zararı var. Dine zararı, sigara sarhoş edici maddeler arasında sayılıyor. Sigara uyuşturucu vazifesi yapıyor. Uyuşturucuya götüren yol sigarayla başlar. Kesinlikle sigarada uyuşturucu özelliği var.” Diye asrın vebasına noktayı böyle koydu.
Zaten daha önce de Dünya Fıkıh Konseyi ve evrensel nice İslami kurum ve şahsiyetler haramlığına fetva vermişlerdi.
Türkiye’de her yıl 100 bin, dünyada da altı milyon insan bu virüsten ölüyor.
Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre, 600 bin kişi ise her yıl bu virüs bulaşmadığı halde bulaşanların yanında bulunmalarından dolayı hayatını kaybediyor.
Dünyada yaşı 15’in üzerinde olan 1,2 milyar kişi (her üç erişkinden birisi) bu virüse yakalanmıştır.
Dünya Bankası verilerine göre her yıl bu virüsün yol açtığı ekonomik zarar 200 milyar dolardır.
Tüm zamanların en zararlı virüsü 500 yıldır insanlığı kırıp geçiriyor. İpin ucu güçlülerde ve tüccarlarda olduğundan bu vahşete kimsenin sesi çıkmıyor.
Bu virüs sigara ve diğer tütün ürünleridir.