GURUR VE COŞKU ZAMANI
Dünyadaki ilk ve tek çocuk bayramı için sabahın erken saatinde uyanıp kahvaltıyı bile düşünmeden bando kıyafetlerimi üzerime giyip ev halkının kalkmasını beklemek en büyük heyecandı. Bir de bandocu olarak taktığım beyaz eldivenlerimi bulamayınca, ev içinde büyük bir panik yaşanır ve telaşla aranan eldivenler bulunurdu. Erkenden evden ayrılıp açılmamış okulun kapısının önünde arkadaşlarla beklemeye başlardık. Okulun açılmasını beklerken bir yandan da borazanlarımızla öğrendiğimiz marşları çalardık. Tören alanında hatasız olarak marşı herkesin duyacağı şekilde nefesin son haddine kadar çalacaktık. Çünkü bugün bizim bayramımızdı, bu bayramda en büyük alkışı biz almalıydık. Tüm okul hazırdı. Önde bayrak, arkasında flama, sonra bandomuz, bizden sonra ise halk oyunları ekibimiz, en arkada ise bayram yürüyüşü için seçilen sınıflar… Şanlı bir ordunun neferleri olan bizler Kurtuluş Savaşı için yola çıkmış, yürüyüşümüz bile değişmişti. Çalışmalarda kısık gelen bandomuzun sesi şu an geçtiğimiz sokakları inletiyordu.
Uzun boylu bando majörümüz elindeki majör sopasını havaya fırlatıyordu. Bu konuda oldukça hünerliydi. O sopayı bir defa bile düşürmemişti. Onun yerinde olmayı çok istesem de boyum bunun için yeterli değildi. Tören alanına girerken alkışlar eşliğinde yerimizi almak hepimizi çok mutlu etmişti. Yediden yetmişe tüm şehir, bayramı kutlamak için gelmişti. Halk oyunları, şiirler, spor gösterileri ile coşku artıyordu. Tören geçişi için zaman gelmişti. Şehrin protokolünün önünden geçip okulumuza dönecektik. Geçiş bitmiş hepimiz hata yapmamanın verdiği gururla okulumuza doğru hareket etmiştik. Yolda tören alanına girişten çıkışa kadar başarımızı konuşuyorduk. Bir sonraki bayram bizim için çok çabuk gelmeliydi.
Neden mi? Her milletin tarihinde ulusal günleri ve milli bayramları vardır. Ama dünyada çocuk bayramı olarak kutlanan ilk ve tek bayram 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’dır. Geleceğin kuşağını oluşturacak çocuklara ulusal bağımsızlık bilincinin önemini anlamaları ve değerini yetişen tüm nesillere yaşatmak adına Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türk çocuklarına hediye edilmiş olan bu bayramı çocuklarımızla birlikte en büyük coşku ile yaşamalı ve yaşatmalıyız. Dostoyevski’ye göre, ruhumuzu iyileştirmenin bir yolu da çocuklarla vakit geçirmektir. Geçirdiğimiz bu vakit toplum olarak psikolojik rahatlamamızın bir yolu olabilir. Çünkü çocukların barıştırıcı, bir arada tutucu, özgürlükçü, eşitlikçi, dayanışmaya örnek olma gibi güçleri vardır. Bazen onlardan çok şey öğreniriz. Bayram yerinde bir simidi bölüşebilen iki arkadaşın davranışı, arkadaşına karşılıksız bir şeker alıp vermesi, arkadaşı gelinceye kadar onun trampetine sahip çıkması, gösterisini yapan her ekibin alkışlanması gibi güzel davranışları bu bayramda izleyebilmektir en büyük sevinç.
Ülkeler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde “Çocuğun toplumda bireysel bir yaşantı sürdürebilmesi için her yönüyle hazırlanmasının ve Birleşmiş Milletler Antlaşmasında ilân edilen ülküler ve özellikle barış, değerbilirlik, hoşgörü, özgürlük, eşitlik ve dayanışma ruhuyla yetiştirilmesinin gerekliliğini göz önünde bulundurarak, Dünyadaki ülkelerin tümünde çok güç koşullar altında yaşayan ve bu nedenle özel bir ilgiye gereksinimi olan çocukların bulunduğu bilinci içinde, Çocuğun korunması ve uyumlu gelişmesi bakımından her halkın kendine özgü geleneklerinin ve kültürel değerlerinin taşıdığı önemi göz önünde tutarak, Her ülkedeki, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki çocukların yaşama koşullarının iyileştirilmesi için uluslararası işbirliğinin taşıdığı önemin bilincinde olarak, kurallar üzerinde anlaşmaya varmışlardır.”
Ülkemizde, çocuklara verilen değerin temeli Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak 23 Nisan 1920’de atılmış olup bu bayramı Çocuk Hakları Sözleşmesinin bilincinde olan bir toplum olarak tüm ülke sathında coşku ile kutlamaktayız.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ifade ettiği gibi "Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir."