EN UÇLARDA YER ALANLAR
28.06.2021 - 16:29

Mükremin Kızılca

Mükremin Kızılca

Eskiden bunlara ifrat ve tefrit derdik.

Çabuk yoldan kahramanlığa veya şöhrete soyunanlar bunlardan birisine başvururlar.

Sosyal medyada öne çıkmak isteyenler bunlardan birisini rehber edinirler. Öne çıkmak için hiçbir kutsal tanımazlar, sosyal değer bilmezler, saygı sevgi ve hoşgörüyü bilmezden gelirler.

Korona virüsüyle alakalı da bu tür insanlar tutumlarını değiştirmek yolunda değil. Ya çok gerilerde, tefritte ya da çok ileri uçlarda ifrattadırlar. Oysa ortalarda olmak hem sahibini kurtarır, hem de çevresindekileri.

Zira biz ümmet-i Muhammedi (sav) Cenab-ı Hak Orta Ümmet olarak vasıflandırıp özelliklerimizi de sıralamıştır:

“Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun diye sizi orta bir ümmet yaptık. Her ne kadar Allah’ın doğru yolu gösterdiği kimselerden başkasına ağır gelse de biz, yönelmekte olduğun ciheti ancak; Resûl’e tabi olanlarla, gerisingeriye dönecekleri ayırt edelim diye kıble yaptık. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz Allah, insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir.”[Bakara 143]

Ayetteki “orta ümmet” ifadesi ile âdil, seçkin, her yönüyle dengeli, haktan asla ayrılmayan, önder, bütün toplumlarca hakem kabul edilecek bir ümmet kastedilmektedir. (DİB Meali)

Müslümanların Takdir, Tedbir ve Musibetler hakkındaki görüşlerini kısaca burada da özetle verelim:

İslam dininin utanılacak, eziklik duygusuna kapılacağımız hiç bir eğri ve yanlış tarafı yoktur.

Müslümanları kadercilikle suçlayanlar yanlış kanaat sahipleridir. İslam’ı benimseyen Arap, Türk, Fars ve sair kültürlere ait adet ve töreleri İslam sanarak vurmaktan vazgeçmelerini ve biraz İslam okumalarını şiddetle tavsiye ederim.

Şimdi kısaca başlıktaki üç maddeyi ana kaynaklarımızdan birer örnekle ele alalım ve yanlış kanaat sahiplerini irşada yardımcı olalım.

Takdir:

“De ki: “Bizim başımıza ancak, Allah’ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O, bizim yardımcımızdır. Öyleyse müminler, yalnız Allah’a güvensinler.” (Tevbe 51)

“Nerede olursanız olun, sağlam ve tahkim edilmiş kaleler içinde bulunsanız bile (ecel gelince) ölüm size ulaşacaktır. Onlara bir iyilik gelirse, “Bu, Allah’tandır” derler. Onlara bir kötülük gelirse, “Bu, senin yüzündendir” derler. (Ey Muhammed!) De ki: “Hepsi Allah’tandır.” Bu topluma ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar!” (Nisa 78)

“De ki: "Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra görünmeyeni ve görüneni bilene döndürüleceksiniz. O size (bütün) yaptıklarınızı haber verecektir.” (Cuma 8)

Kaderin ne olduğunu bu ayetler anlatmaya yeter. Ama bunu sui istimal ederek “tedbirsiz olmak haramdır. Mesela bir Müslüman kaderde varsa olur, diyerek kırmızı ışıkta geçerse ve ölür, öldürürse katil ve canidir.

Bizler kadere ve ezeli mukadderata şüphesiz iman ederiz ama onların ne olduğunu bilmediğimizden dolayı hayatı, Allah’ın en büyük emaneti olan mevcudiyetimizi korumak için en ince ayrıntısına kadar tedbirlerimizi de almamız ilahi bir emirdir.

Tedbir:

“(Mallarınızı) Allah yolunda harcayın. Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.” (Bakara 195)

“Taun (bulaşıcı virüs) Allah’ın zalimlere gönderdiği bir afettir. Bir yerde bulaşıcı virüs olduğunu duyarsanız oraya gitmeyin, sizin olduğunuz yerde virüs bulunursa olduğunuz yerden de çıkmayın!” (Sahih-i Buhari 3473)

İslamiyet’in var oluş amacının beş şeyin korunmasına matuf olduğunu unutmayalım: Can, mal, namus - nesil, din ve akıl

Ayetteki “Kendi kendinizi tehlikeye atmayın” ve hadisteki “Bir yerde bulaşıcı virüs olduğunu duyarsanız oraya gitmeyin, sizin olduğunuz yerde virüs bulunursa olduğunuz yerden de çıkmayın!” emirleri tedbir olarak ne yapmamız gerektiğini anlatmaya fazlasıyla yetiyor.

Korona:

İnsanlık yaratılalı beri her devirde toplu ve ferdi afet ve belalara muhatap olunmaktadır.

Günümüzdeki Korona gibi yüz yıllardır milyonlarca can alan veba, taun, kolera, kuş gribi ve domuz gribi gibi nice afetler ve toplu musibetler yaşanmıştır.

Müminler başlarına gelenler hususunda ne yapmaları gerektiği konusunda şöyle ikaz edilmektedir:

“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.” (Bakara 155)

Bütün tedbirlere rağmen başa gelen her türlü belaya sabretmemiz gerekmektedir.

 

  • Beğen
YORUM YAZIN