Tarih bizim için en büyük ilham kaynağıdır. Türk milleti olarak tarihe yön veren birçok devlet adamı yetiştirdik. Bunlardan biri de 20.yy’a damga vurmuş, vatanımızla ilgili hayalleri ve emelleri olanları boşa çıkaran Mustafa Kemal ATATÜRK’tür.
Günümüzde çocuklarımız ve gençlerimiz yurtdışında hayatını devam ettirme ile ilgili hayaller kurmaktadırlar. Gençlerimizin yurtdışındaki gelişmelerle ilgili eğitim alma istekleri anlaşılır bir durum olmakla birlikte, eğitim sonrası ideallerini ülkemizde gerçekleştirme bilincini zihinlerine yerleştirmeliyiz. Mustafa Kemal, silah arkadaşları ve o dönemin gençleri; ülkenin en zorlu döneminde ellerinde imkân olmalarına rağmen gitmeyi hiç düşünmemişlerdi. Lise öğrenimini görmekte olan öğrenciler öğrenimlerini yarıda bırakıp cephelere koşmuş, vatan için mücadele etmişlerdir.
10 Kasım anma günü, Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının fikirlerini anlamak için büyük bir fırsattır.
Atatürk, "Gelecek için hazırlanan vatan evlatlarına, hiçbir güçlük karşısında yılmayarak tam bir sabır ve metanetle çalışmalarını ve öğrenim gören çocuklarımızın ana ve babalarına da yavrularının öğreniminin tamamlanması için hiçbir fedakârlıktan çekinmemelerini tavsiye ederim." Sözüyle her iki dönemi anlamak için empatik beceri geliştirmeliyiz çocuklarda. Çünkü 10 Kasım anmak değil, anlamaktır. Tarih ışığında geleceği anlamlandırmak, geçmişten alınan güçle geleceğe emin adımlarla yürümektir. Her gencimizin ideali bu minvalde toplumumuzu yükseltecek, mazlumların sesi olacak şekilde olmalıdır.
Atatürk; "Hedefe yalnız çocukları yetiştirmekle ulaşamayız! Çocuklar geleceğindir. Çocuklar geleceği yapacak adamlardır. Fakat geleceği yapacak olan bu çocukları yetiştirecek analar, babalar, kardeşler hepsi şimdiden az çok aydınlatılmalıdır ki, yetiştirecekleri çocukları bu millet ve memlekete hizmet edebilecek şekilde yetiştirsinler! Hiç olmazsa yetiştirmek lüzumuna inansınlar! Okullardan başka gazeteler, küçük dergiler köylere kadar yayınlanıp dağıtılmalıdır. Bizim köylümüz ne gazete ne dergi okur. Bilenler bilmeyenleri toplayıp okutmayı, onlara okumayı, anlatmayı bir vazife bilmelidir." İfadesi o dönem için en büyük vazifeydi.
Çağımızda ise dijital okuryazarlık seferberliği bir vazife olmalıdır. Günümüzün çocuk ve gençlerine Atatürk’ün ve o dönemin gençlerinin hangi duygu ve düşüncelerle vatan için mücadele ettiklerini sinema, tiyatro, animasyon ve dijital oyunlarla göstermeliyiz. Bu çalışmalarda ülke geleceği ile ilgili hedefleri işlemeliyiz.
Yerel yönetimlerimiz, Kurtuluş Savaşı kahramanı olan Atatürk ve silah arkadaşları ile dönemin çocuk, genç ve kadınların kahramanlıklarının beyaz perdeye taşınmasına, onlar adına hikâye ve romanlar yazılmasına, onlarla ilgili dijital içerik üretilmesine, oyuncaklar yapılmasına, tiyatro oyunları hazırlanarak günümüz çocuk ve gençlere izletilmesi çalışmalarına katkı sunmalıdırlar.
Kendi bölgelerinde kurtuluş savaşı döneminde kahramanlık gösteren gençlerin hikayelerini bulup billboardlarda tanıtmalıdırlar. Yeni bir keşif ya da başarıya imza atmış gençleri bu kahramanlarla eşleştirip, “Dün O vardı; Bugün Sen.” sloganıyla gençleri tarihle bütünleştirmelidirler.
Atatürk’ün "Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize tahilin hududu ne olursa olsun, en evvel, her şeyden evvel Türkiye'nin istiklaline, temeli benliğine, milli geleneklerine düşman olan unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir." İfade ettiği gibi milli ve manevi değerlerine sahip çıkan, bilim ve irfan yolunda yetişmiş çocuk ve gençlerimizle yükselteceğimiz muasır medeniyetimizin tüm insanlığın umudu olduğunu göstermeliyiz.
Şair Orhan Şair Gökyay’ın şu dizeleri her şeyi anlatıyor:
“Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır,
Bir tarih boyunca onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir.
Tutuşup kül olan ocaklarından,
Şahlanıp köpüren ırmaklarından,
Hudutta gaza bayraklarından
Alnına ışıklar vuranlarındır.”
Bu cennet vatanı bizlere emanet eden Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve kahramanlık destanı yazan şehitlerimizi rahmetle, saygıyla anıyorum.
